Nato Parlamenter Asamblesi Roth Semineri, Akdeniz Ve Ortadoğu Özel Grubu Toplantısı

Nato Parlamenter Asamblesi Roth Semineri, Akdeniz Ve Ortadoğu Özel Grubu Toplantısı
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Mustafa Şentop, "Bazı NATO üyelerinin Rusya'dan S-300 almasında sorun yok ama Türkiye'nin Rusya'dan S-400 almasında...

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Mustafa Şentop, "Bazı NATO üyelerinin Rusya'dan S-300 almasında sorun yok ama Türkiye'nin Rusya'dan S-400 almasında sorun var diyen bir mantık samimi ve dürüst kabul edilebilir mi? Şu noktayı da üstüne basarak vurgulamak istiyorum ki, S-400 sistemini satın alma kararımız, Türkiye'nin NATO'ya bağlılığından sapma olarak asla görülemez" dedi.

NATO Parlamenter Asamblesi 99. Rose-Roth Semineri ve Akdeniz-Orta Doğu Özel Grubu Ortak Toplantısı, TBMM'nin ev sahipliğinde Antalya'nın Belek Turizm Merkezi'ndeki bir otelde başladı. 29 ülkeden 82 parlamenter, uluslararası kuruluşların temsilcileri ve ilgili ülkelerin diplomatlarının katılımıyla düzenlenecek toplantının açılışında konuşan TBMM Başkanı Mustafa Şentop, toplantının bölgenin barış ve istikrarına katkı sağlayacak önemli istişarelere zemin hazırlayacağını kaydetti.

Türkiye olarak, NATO PA'nın çalışmalarına büyük bir önem verdiklerinin altını çizen Şentop, "NATO, kuruluşundan bu yana Avrupa-Atlantik bölgesinin, güvenliğinin ve istikrarının korunması bakımından önemli bir aktör olagelmiştir. NATO, 2. Dünya Savaşı'nın doğurduğu şartlara bir cevap olmak üzere tasarlanmış örgüttür. Ancak bu örgüt, soğuk savaşın sona erdiği 1990'ların başına kadar sadece askeri bir savunma paktı olarak değil, liberal ve özgürlükçü değerleri, demokrasiyi savunan bir ittifak olarak da öne çıkmıştır. Soğuk Savaşın sona ermesi, birçok kimseyi umutlu bir iyimserliğe sevk etmişti. Ne yazık ki beklenen olmadı ve 1990'lar kanlı çatışmalara, etnik boğuşmalara sahne oldu. 2000'li yıllar da kanlı çatışmalar bakımından 1990'ları aratmayacak bir tablo olarak karşımıza çıktı. Ve şimdi yeni bir yüz yılın, hatta daha geniş bir perspektifle yeni bir bin yılın, ve yeni bir dünyanın, yeni arayışların, yeni paradigmalar inşa etmenin eşiğindeyiz" diye konuştu.

"İttifaklarına sadık"

Şentop, Türkiye'nin her zaman ittifaklarına sadık, dostlarına karşı güvenilir bir ülke olduğunu belirtti. Kuruluşunun 70'inci yıl dönümünde NATO'nun temsil ettiği dayanışma ruhu ve kolektif güvenlik olgusunun çok daha büyük bir önem taşır hale geldiğinin altını çizen Mustafa Şentop, "İnsanlık, tarihte benzeri görülmemiş sınamalarla karşı karşıyadır. Terör, şiddet, bölgesel istikrarsızlıklar, savaş, düzensiz göç, gelir adaletsizliği, yoksulluk, bulaşıcı hastalıklar ve daha nice başka tehditler artık üstesinden gelmek zorunda olduğumuz meydan okumalar olarak karşımızda durmaktadır. Türkiye olarak, bilhassa terörizmin, ittifakın güvenliği için en ciddi tehditlerden birini teşkil ettiğini düşünüyoruz" ifadelerine yer verdi.

"Müttefiklik hukukuyla bağdaşır mı?"

Türkiye'nin, DEAŞ da dahil olmak üzere terörizmin tüm şekil ve yapılarıyla mücadeleyi en aktif bir şekilde sürdürdüğünü kaydeden Şentop, "Ancak Türkiye'nin mücadele ettiği tek terör örgütü DEAŞ değildir. Türkiye aynı zamanda, yaklaşık 40 yıldır PKK terör örgütüyle, onun Suriye'deki adı olan PYD/YPG terör örgütüyle ve 15 Temmuz 2016'da bir askeri darbe gerçekleştirmeye teşebbüs eden FETÖ ile de mücadele etmektedir. Bu örgütler tarafından Türkiye halen fiili saldırılara maruz kalmaya devam etmektedir. Türkiye'ye karşı terör faaliyetlerini halen sürdüren, PKK terör örgütünün Suriye uzantısı PYD/YPG'nin müttefikimiz ABD tarafından açıkça desteklenmesi, bu kanlı terör örgütüne binlerce tır silah verilmesi müttefik hukukuyla bağdaştırılabilir mi? Bu tavrın, 11 Eylül olayları sonrası bir NATO üyesi ülkenin El- Kaide terör örgütüne silah yardımı yapmasından ne farkı vardır? NATO içindeki müttefiklerimizin terör örgütleri ile mücadelesinde samimiyetle Türkiye'nin yanında olmalarını ve gerekli desteği sağlamalarını beklemek, müttefiklik ruhu ve kolektif savunma anlayışı çerçevesinde en tabii hakkımızdır. Raportörlerin karşılıklı anlayış ve empati temelinde, müttefiklik ruhuyla ve ittifakın temel değerleriyle uyumlu raporlar kaleme almalarını bekliyoruz. "Bana karşı olan terör örgütü kötüdür; müttefikime saldıran terör örgütünden bana ne" anlayışı NATO ittifak ruhuyla bağdaşmaz; sadece birbirimizi aldatmış oluruz" dedi.

Şentop, NATO PA'nın ittifakın siyasi ve ideolojik uyumunu güçlendirmek ve müttefikler arasındaki anlaşmazlıkları aşmak için de çok büyük bir role sahip olduğunu düşündüklerini kaydetti.

"S-400 alma kararı NATO'ya bağlılıktan sapma olmaz"

"Türkiye'nin hava ve füze savunma yetenekleri konusunda ciddi bir boşluğu mevcuttu" diyen Şentop, "On yıldan fazla bir süredir farklı seçenekler üzerinde çalıştık. Bu süreçte, öncelikle Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere müttefiklerimizle görüştük. Ne yazık ki, samimi ve ciddi girişimlerimiz müttefiklerin politik ve ticari düşünceleri nedeniyle yetersiz kaldı. Öte yandan, Rusya bize çok iyi bir teklif sunmuştu. Bu teklif, teknik kabiliyetler, teslimat ve zaman çizelgesi ve fiyat açısından beklentilerimizi karşılayan bir mahiyetteydi. Sonunda, acil ihtiyaçlarımızı karşılamak için S-400 sistemini satın almaya karar verdik. S-400 sistemi, NATO sistemleriyle bütünleşmeyecek veya çatışmayacaktır. Daha önce S-300 sistemi satın alan ve konuşlandıran diğer bazı NATO ülkeleri olmuştur. Onlara karşı herhangi bir NATO üyesinden ciddi bir itiraz gelmemiştir. Şimdi, bizim bu sistemi satın almamıza gösterilen bu tepki, "Türkiye için, diğer NATO üyelerine uygulanandan farklı ikinci bir standart mı mevcut?" sorusunu aklımıza getiriyor. Bazı NATO üyelerinin Rusya'dan S-300 almasında sorun yok, ama Türkiye'nin Rusya'dan S-400 almasında sorun var diyen bir mantık samimi ve dürüst kabul edilebilir mi? Şu noktayı da üstüne basarak vurgulamak istiyorum ki, S-400 sistemini satın alma kararımız, Türkiye'nin NATO'ya bağlılığından sapma olarak asla görülemez" ifadelerine yer verdi.

İtalya ve Fransa'ya tepki

Konuşmasında İtalya'ya tepki gösteren Şentop "İtalya Temsilciler Meclisinin 1915 olaylarının İtalyan Hükümetince soykırım olarak tanınmasını talep eden 10 Nisan 2019 tarihli kararı, bazı Ermenilerin iddialarının iç politika malzemesi olarak kullanılmasının yeni bir örneğini teşkil etmekte olup, tarihi gerçeklerle asla bağdaşmamaktadır. İtalya Temsilciler Meclisi kendini uluslararası mahkemelerin yerine ikame ederek soykırım gibi uluslararası hukukta açıkça tanımlanmış spesifik bir suç hakkında hüküm vermeye kalkmış, tarihi ve hukuku istismar etmiştir. İtalya'ya 2. Dünya Savaşı'ndaki rolünü hatırlatmak isteriz" dedi.

Fransa'nın Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle "24 Nisan'ı Ermeni soykırımı için anma" günü ilan etmesini de şiddetle kınadıklarını vurgulayan Mustafa Şentop, "Siyasi kaygılarla gündeme getirildiği aşikar olan devlet ciddiyetinden uzak bu girişim, asılsız ve hukuki dayanağı olmayan bir iddia aracılığıyla tarihin siyasallaştırılmasından başka bir amaca hizmet etmemektedir. Fransa Cumhurbaşkanı'nın bu dayatmacı kararı aynı zamanda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile Fransız Anayasa Mahkemesi içtihatlarını yok sayarak kendi vatandaşlarının da ifade özgürlüğünü kısıtlamaktadır. Fransız dostlarımıza da bir tavsiyem var. Sömürgecilik dönemini, Cezayir'de yaşananları, 100 günde 800 bin insanın yok edildiği Rwanda Soykırımı konusunda Fransa'nın kamuoyuna ikna edici bir açıklama yapması hususunda inisiyatif alınız ve bunu yapmadan da başka memleketlerin tarihini politik gerekçelerle manipüle etmeyiniz ve, Türkçe'ye Sorgu adıyla çevrilen, Henri Alleg'in (Anri Alleg) La Question (La Kestiyon) adlı kitabına Jean Paul Sartre'ın yazdığı önsözü bir kez daha okuyunuz" açıklamasını yaptı.

"Terör tehdidi karşısında güvende değiliz"

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise, NATO'nun tüm aktivitelerine katkı sağladıklarını bildirdi. Türkiye olarak bölgede yaşanan sorunların merkezinde olduklarını anımsatan Çavuşoğlu, "Müttefiklerimizle çözüm üretmeye çalışıyoruz. Hiçbirimiz terör tehdidi karşısında güvende değiliz. Bugün terörle mücadelede üç zafiyetimiz var. Bana dokunmuyorsa problem değil anlayışı. O yılan gelir sizi de sokar. İkincisi beni çıkarıma uygunsa kullan o terörist iyidir. Üçüncüsü ise aşırı akımların terör örgütlerine destek vermeye başlamasıdır. Parlamenterlerin kendi ideolojisine yakın gördükleri terör örgütlerini, terör örgütü gibi görmemesi talihsizliktir. Bu üç sorunu halledebilirsek teröre karşı halklarımızı koruyabiliriz" dedi.

"Türkiye 4.5 milyon mülteciye ev sahipliği yapıyor"

Düzensiz göç konusuna da değinen Çavuşoğlu, "Bu soruna, insani veya güvenlik penceresinden mi bakacağız? Her kesimden baktığımız zaman o insanlara yardım elimizi uzatırız. Türkiye 4.5 milyon göçmene ev sahipliği yapıyor, bunlardan 3.6 milyonu Suriyelidir. 320 bin Suriyeli, ülkelerine döndü, dönüşler devam ediyor" diye konuştu.

Çavuşoğlu, Orta Doğu'da İsrail ve Filistin dışındaki bir çözümün bölgeye barış ve huzur getirmeyeceğini belirterek, "ABD'nin yanlış kararlarıyla cesaret bulan İsrail saldırgan tutumundan vazgeçmesi gerekir. İki devletli çözüme dönülmelidir. Türkiye bu süreci destekleyecektir" ifadelerine yer verdi.

"Bir okul"

NATO PA Türk Delegasyonu Başkanı Osman Aşkın Bak, ittifakın gündemindeki konuları 3 gün boyunca tartışacaklarını bildirdi. NATO'nun kuruluşundan bu yana dünyanın en saygın kuruluşlarından biri olduğunu dile getiren Bak, "NATO önümüzdeki yıllarda da önemini koruyacaktır. Türkiye 1983 personelle NATO'ya en fazla katkı sağlayan üçüncü ülkedir. NATO PA, biz parlamenterler için bir okuldur. "Suriyeli çocuklar bizim çocuklardır sloganıyla hareket ettik. Zor manzaraları unutturmaya ve onları güzel yarınlara hazırlamayı istiyoruz. Sporun terörle mücadele konusunda önemli bir yeri olduğunu düşünüyorum" diye konuştu.

"Suriye, savaşın yaşandığı tek ülke değil"

Akdeniz ve Orta Doğu Özel Grubu Başkanı Philippe Follıot, Orta Doğu ve Akdeniz'de sıkıntıların olduğuna dikkat çekerek, "Bu sıkıntılar Akdeniz'in ötesine de erişmektedir. Bu toplantıda Akdeniz Özel Grubu raporu sunulacak, bu rapor da Suriye'deki durum değerlendirilecek. Suriye'ye yönelik ABD ve Türkiye perspektifi, konuşmacılar tarafından sunulacak. Suriye savaşın yaşandığı tek ülke değil. Özel çalışma grubumuz bu meselelerle başa çıkmak zorunda. Orta Doğu'daki güçlük siyasi bir güçlük. Irak gibi savaşın meydana getirdiği yıkımdan çıkmaya çalışan ülkeler var. Arap Baharı var, bu bir siyasi zorluk. Cezayir'deki sorunu konuşacağız. DEAŞ şu an askeri olarak Suriye'de yenilgiye uğradı. Esad yönetimi güç kazanıyor, Orta Doğu'daki sorunların önemli olmadığını düşünmek doğru değil. Bu özel grup parlamenter asamble üyesi ve bölge ülkeleri arasında önemli bir görevi yerine getirmektir. Bugün hem bir diyalog hem de futbol maçını izleyeceğiz. Spor insanları bir araya getirebilecek şeylerden biridir. Dünyada daha çok spor ve kültür olsaydı daha az savaş ve çatışma olurdu. O maç sembolik ve önemli organizasyon olacak" dedi.

"NATO faaliyetlerini iyi anlatmalıyız"

NATO PA Başkanı Madeleine Moon, Türkiye'nin istişareler için uygun bir ortam oluşturduğunu belirterek, milyonlarca mülteciye ev sahipliği yaptığı için teşekkür etti.

Bölgede ortaya çıkan krizlerin çözümünde Türkiye'nin en ön sırada yer aldığını kaydeden Moon, "Asamble içinde farklılıklarımızı istişare edeceğiz. Barış ve güvenlik için blok oluşturma çabası içindeyiz. Çok derin köklerle ekonomik ve politik reformu ortaya koymaya çalışıyoruz. Asamble şu varsayımla ortaya çıkıyor. 2014'den itibaren NATO, Kuzey Afrika ve Orta Doğu çalışmalarını yoğunlaştırdı. Politik diyalog ortaya çıkarıldı. Askeri güçleri ortak şekilde kullanma ve savunma gibi konularda ortak adım atmışlardır. NATO'nun faaliyetleri bölgede çok iyi anlaşılamamakta ve şüphe ile yaklaşılmaktadır. Bu faaliyetleri daha iyi anlatmalıyız. Buradaki istişarelerin bu şekilde yapıcı bir katkı sunacağını düşünüyorum" ifadelerini kullandı.

Nato Parlamenter Asamblesi Roth Semineri, Akdeniz Ve Ortadoğu Özel Grubu Toplantısı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.