Bayramlar Bütün Çocuklarındır

Yüksel YAZICI

Merhaba,

         Bugün 23 Nisan! Daha düne kadar bu mutlu günümüzden öğünç duyar ve heyecanlanırdık! Kuşkunuz olmasın ki, o heyecan yine bizim ve de özellikle çocuklarımızın yüreklerinde esmekte olan bir kavak yelidir. Ve ebediyete kadar da sürecektir Türk Halkı’nın içindeki esintisi…

 

         Peki ne oldu da bir burukluk indi şimdilerde yüreklerimize? Çünkü, bu güzel ve insanların onur duyduğu kutlu gün, Dünya gezegenindeki canlı çiçeklerin tek ve en güzel bir bayramı idi son birkaç güne kadar.  Ve bazı nazarlı eller, onu da diğerleri gibi takvimlerden silebilmek için tezgahlar koymaya hazırlandı gizli gizli… Fakat ne yapsalar, bilinmeli ki yine de bugün çocuklarımızın bayramıdır ve de ebediyen bayramları olarak kalacaktır!.. Zaten dünyadaki bütün bayramlar çocuklarındır aslında ve onlar olmadan ne bayram olur ne de yaşam!

 

         Artık nedenleri bilinen bir amaçla bu bayram da diğer milli olanlar gibi yok sayılma hedefine konulmuştur. Ve böylelikle de dünyanın o güzelim canlı çiçeklerinin yüzlerini soldurmaya niyetli olan olumsuz yapay tavırlara bir kez daha şaşkınlıkla tanık olmaktayız. Ne yazık!...

 

         Ne var ki, halka mal olmuş, benimsenmiş ve gönüllere derinlemesine işlenmiş böyle kutlu günleri öyle yerli-yersiz toplumun bağrından söküp atmak hiç de kolay değildir! Çünkü özellikle milli bayramlar, tarihin zorlu sayfalarından akıp gelen nehirlere benzerler. Nasıl ki nehirlerin mecralarını değiştiremez ve coşkun sularını yukarıya doğru akıtamazsınız, gönüllere işlenmiş olan halkın kutlu bayramlarını da asla yok sayamayıp tarihin sayfalarından kaldırmazsınız!. Zaten bütün yönetimler gelip geçicidirler ve uğruna kan dökülmüş, şehitler verilerek zaferlerle elde edilmiş olan diğer bütün büyük günler de, benzer biçimde ebediyen kalıcıdırlar. Milli bayramlar, yalnızca bir şekilde yok edilebilinir ki, onu da ancak ve ancak insan eli dışındaki yaratıcı kudretin sistemiyle olabilir. Tersi bir durum dünya yüzünde ve yaşanılan realitede asla mümkün değildir!. Ve o ulu kudretin ya da sistemlerinin de, insanların, hele ki çocukların bayramlarıyla bir meselesi olacağı düşünülemez bile…

 

         Bu durumda siz okurlarıma önemli bir önerim var! Bu haksız, bu yanlış, bu gerici düşüncenin bayramlarınızı silme faaliyetlerini yok sayarak; çoluk-çocuk, genç-ihtiyar ve kadın-kız-kızan ellerinizde bayraklarla, bu bayramda da dökülün meydanlara… Sokaklar, meydanlar nasıl sizinse, bütün bayramlar da sizindir! Çünkü o milli bayramlar, bu topraklar için can vermiş kahramanların eseridir ve onların kuşaktan kuşağa emanet ettikleri ölümsüz miraslarıdır. Özetle bütün bayramların, şenliklerin ve kutlu günlerin sahibi yalnızca sizlersiniz!

 

         Bugün, size bu ilk yazımla böyle candan merhaba derken; günün özelliği nedeniyle ve ozan yüreğimle aklıma düşen mısraları paylaşmak istiyorum. Neden şiir derseniz, olan bitenler hakkındaki yorum, sitem, tepki ve coşkun biçimde haykırışın mısralara daha çok yakışırlığından ötürü olduğunu vurgulamamız yadsınamaz sanırım...  Bugün için ezberledikleri ama okumalarına izin verilmeyen çocuklarımızın heyecan dolu şiirleri yerine, onların tümünün adına biraz sitem ve biraz da bilenme amacıyla, hafif buruk da olsa gelin hep birlikte bugünü halkımıza mısralarla seslenelim:

 

          NİSAN 23

 

Hava bugün de berbat…

Ve dünkünden de daha karanlık sanki!

Yıl 2016, aylardan Nisan;

Eskiden çiçek olur açardı bugün çocuklar,

Ve neşe dolardı insan!

 

Şimdi öyle mi ya?...

Çökmüş bin türlü bela yurdum üstüne…

Hava ağır mı ağır,

Son çeyreği kan, gözyaşı ve ölüm olmuş yüzyılın;

Şehit evlerine sığmıyor kahır!

 

Tanık olmak öyle zor ki böylesine yılgınlığa…

Ayaklarımıza prangalar vurulmuş nasıl olmuşsa?

Lal olup kilitlenmiş dillerimiz.

İpleri gevşetilmiş her türlü namussuzluğun, vahşetin…

Açıkça olanları görmemiş gözlerimiz!

 

Nasıl bakacağız yüzüne Mustafa Kemal’in, nasıl?..

Nasıl kaldıracağız başımızı mavi gözlerine?

“Nerde emanetim” derse ne diyeceğiz?

Ya “Nasıl geldiniz bu hale, hani adalet, onur” derse…

Elbet ki yerin dibine gireceğiz!

 

Milli bayramlar akıllarınca atılmış takvimlerden…

Topraklar, fabrikalar, akarsular satılmış!

Elimizden lokmamızı çalmışlar, soframızdan aşımızı…

İşgal günlerinden bile beter durumdayız,

Korkarak söylüyoruz İstiklal Marşımızı!..

 

Yüzümüz yüz değil, yüreğimiz yürek…

Oysa o asil kan damarlarımızda hala!

Seyretmeyi bırakın ve saf tutun yanında halkın.

Eyy şüheda toprakların gök gözlü oğulları,

Yeter artık!.. Haydi uyanın, kalkın!

 

Yüksel Yazıcı

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.