Dilenci Kadın

Mürsel Adıgüzel

Dilenci Kadın

Sevgili okurlarım, birinci “DİLENCİ” öykümde üç çeşit dilenci yazısı yazacağımdan bahsetmiştim. Şimdi ikinci dilenci öykümün,  “DİLENCİ KADIN” olarak kaleme almış bulundum.

Yirmi bir yıl öne çok sevdiğim öğretmenlikten emekliğe ayrılıp, yeni bir çalışma hayatı içinde gıda sektörü içinde yer aldım. O günün koşullarında Ümraniye gibi gelişme gösteren ilçede en büyük marketi açtım. Öğretmenlik yaşamımda öğrencilerimle ve velilerimle ilgilendiğim kadar, marketimin müşterileriyle de ilgileniyordum. Bu ilgi kısa zamanda potansiyel müşteri çoğalmasına sebep oldu.

Yeni bir çalışma hayatı içinde günler aylar gelip geçerken, ramazanlık başladı. Bu ayın özelliği itibariyle, ben de üzerime düşen vazifemi yerine getirmekteydim. O gün teravi namazından çıkıp markete geldiğimde, peşimce bir genç kadınında markete geldiğini gördüm. Kasada bulunan oğlum kalkıp, ben oturduktan sonra, kucağında küçük bebeğiyle karşımda duran bu genç kadına buyurun bir şey mi sormak istiyorsunuz, dedim.

Yanında bir miktar demir paranın olduğunu ve bu parayı kâğıt paraya dönüştürmek istediğini söyledi.

Ne kadar diye sorduğumda, tamı tamına yüz on lira kadar olur dedi.

Tamam, alayım deyince, elinde tuttuğu parayı bana uzattı. Parayı aldıktan sonra saydım. Gerçekten yüz on liraydı. Kâğıt parasını verip yolcu ettim. O anda bu kadının dilenci olduğunu anlamadım. Oğluma seslenerek, kadına bak hele, san ki sabah getirse olmaz mıydı?

Oğlumda, ya baba anlamadın mı o kadın dilencidir?

Ya oğlum kucağında birkaç aylık bebekle dilencilik mi yapılırmış? Demek ki zor durumda kalmıştır. Yarın akşam gelirse, ona yardımcı olamaya çalışırım. Allah hiçbir kimseyi yok ve yoksul bırakmasın. Gerçekten dilenciliğe karşı bir adamım. Haniya size ilk öğretmenliğimde, dinlediğim bir dilenci öyküsünü anlatıyordum. Alın terinizle kazanıp, çalıp yaşamak lazım, diyordum ya. Neyse geç oldu, hadi kapatıp gidelim. Marketi kapatıp eve gittik. Ertesi gün teraviden sonra aynı kadın yine geldi parasını verdi ve karşılığına kâğıt paraları alıp gitti.

Bir hafta böylece gelip gidişi sonucunda ben çeşitli konularda sorular sormaya ve durumunun acil yetini öğretmeye çalıştım. Hiçbir bir şey söylemeden, çekip giderdi.

Bir gün mahalle muhtarıyla ve belediye yardım vakfı müdürlüyle görüşmeler sağladım. O da bana, mahalle muhtardan fakirlik belgesi alarak gelmesini sağlayın dedi.

O akşam dilenci kadın yine markete parayı getirdi. Parayı aldıktan sonra, bakın siz gençsiniz ve de akıllı birisine benziyorsunuz? Bu dilenmenin yerine ben sana iş bulursam çalışır mısın?

Kusura bakmayın, gidip herhangi bir işte asgari ücretle çalışacak kadar enayi değilim. Bu işimde birkaç saatte bu parayı kazanıyorum. Başka işlerde akşama kadar çalışsam bile bu paranın yarısını kazanamam.

Ben bu söyleme şaşırıp kalmıştım. Tamamda kucağında ki bu bebeğe acımıyor musun? Onun sucu günahı nedir?

“Bakın, benim annemde dilencidir. Ben aynı yaşlarda kucağına alarak dileniyordu. Şimdi dört kat evi ve birçok arsası var ama yine de dileniyor. Bu bizim mesleğimiz. Bana akıl verinceye kadar kendi işine bak” demesiyle birlikte marketten çıkıp gitti. Bir daha da marketime gelmedi.

Mürsel ADIGÜZEL

Eğitimci Yazar ve Şair

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.