Popülizm

Mürsel Adıgüzel

Popülizm

Sevgili okurlarım, bu yazılma günümüze damgasını vuran popülizmin üzerine,  toplumu yönetenlerin konuşmalarından elde ettiğim bilgileri, sizlerle paylaşmak istiyorum.


Şöyle ki, bir kısım olumlu ve olumsuzlukları siz okuyucularıma aktarmayı vicdanı bir görev sayıyorum. Sayın Başbakanımızın yüksek teminatıyla söyleminde ifade ettiği, ne aldatan ne aldanan olacağız, diyor. Hatta çok gerçekçi olacağız. Yapmayacağımızı vaat etmeyeceğiz. Yapacağınızı söylemekten de geri durmayacağız. Ben çok önemli gördüğüm düşüncelerimizi söylerken de, ortaya gerçek reçete neyse onu koymaktayım. Ben Türkiye Cumhuriyetinin başbakanını olarak,  gerekli olan gerçekleri her zaman her yerde söylüyor ve söylemeye de devam ediyorum. Bu söylediklerimin hilafına kim ne söylerse söylesin, geçerli değildir. Bakın yine söylüyorum, bizim paramız çok değerlidir. Bunun kıymetini bilmek lazım. Paradaki çoklu sıfırları bir hatırlayın. Nerden nereye geldik. Bu bile birçok şeyin göstergesidir, diyor.

Elbette ülkenin parası çok değerli olmalıdır. Ama bilinmesi gereken bir gerçek var ki, oda paraya değer katan üretimdir. Üretimi canlı gösteren ortalıkta dolaşan sıcak para değildir. Şahsım olarak,  istihdam yaratmayan ve büyüme kavramını ölçülü olarak tespit edemeyen yönetimler başarılı sayılmazlar. Gelin birde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanının konuşmasına bakalım.

”Sayın Başbakan çok güzel bir şey söyledi, diyor ki “Popülizm tuzaktır” ve aynen katılıyorum, ama Allah aşkına söyler -misiniz, Tunceli’de Allah’ın kışında buzdolabını ben mi dağıttım”, ondört yıldır görevde olan AK Parti iktidarının da mutlaka bazı doğruları hayata geçirdiği mutlaktır. Bunu da söylemeliyim.  Kaldı ki Sayın Başbakan diyor ki, paramız çok değerlidir. Elbette ülkenin parası çok değerli olmalı, ama paraya değer katan üretimdir. Sıcak para değildir. Ben istihdam yaratmayan büyüme kavramını AKP hükümeti ile gördüm. Büyüme var ama istihdam yaratmıyor. Nasıl bir büyüme anlayışıdır bu? Diyor.


Şimdi “Şapkamızı önümüze koyup düşünelim.” Türkiye devleti kurulduğu yıllardan, 1980 darbesine kadar devlet millet el ele karma ekonomi içinde ortaklık yapmaktaydı. Devlet halkının vergilerinden artırdığı parayla hastane, okul, fabrika, yol, su, elektrik ve nice yatırımlar yaparak hizmet veriyordu. Milli değerlere sahip çıkıyor ve yerli malları birinci sırayı almaktaydı. İç ve dış borçlarımız yok denecek kadar azdı. Bundan rahatsızlık duyan güçler, önce huzursuzluk çıkarttırıp, gençleri bir birine düşürdüler.  Dahası darbe ortamını hazırladılar. Hadi bakalım yapın görevinizi dediler. Sonrasında da “ bizim çocuklar işi başardı,” dediler. O günden sonra iktidara gelenler, ha babam de babam Ülkemizi serbest pazar yapıp, kapıları sonuna kadar yabancılara açtılar. Tüketimi artırıp, işsizliği çoğalttılar. Milletin malını satmaya başladılar. Geldiğimiz sonuç orta da.

Bizler ülkemizi seviyorsak, dini inancı politikaya alet etmeden, çağdaş gelişmelere yüzümüzü dönmek zorundayız.  Laik ve demokratik bir eğitim düzeni içinde yüzümüzü çağdaşlığa dönüp, kardeşçe yaşamalıyız.

Mürsel ADIGÜZEL

Eğitimci Yazar ve Şair

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.