Denizli Honaz. Küçük bir kasaba...
Demiryollarında çalışan Nazif Efendi'nin oğlu Enver küçük bir çocuk daha. Lakin büyük büyük hayalleri vardır, babasının nasihatini tutacak, üniversite de okuyacaktır nasip olursa.
Sonrası Allah kerim, iş adamı, ilim adamı olacak. Alacak satacak, imalat yapacak, on binlere maaş verecek, tesisler kazandıracaktır yurdumuza.
Gelgelelim babası vefat edince kalakalır ortalıkta.
Bırak üniversiteyi liseyi bile bitirmesi zordur bu durumda.
ARKADAŞININ AKLINA
Bir gün arkadaşı “Sen niye askerî okula gitmiyorsun?” diye soruyor. “Orada barınma, ısınma, gıda, üniforma bedava.”
- Yok ya!
- Ciddi söylüyorum. Cebinden kuruş çıkmaz, ne istersin daha?
Çocuk işte, gidip Kuleli'ye bir telgraf çekiyor. Durumunu arz ediyor samimi bir üslupla.
İmtihanlar, kayıtlar çoktaaan bitmiş, dersler başlamış. Bir ümit, olacak şey değil ya...
Cevap geliyor “Seni istisna olarak imtihansız alacağız, notların iyi ise ama…”
Tek tek muallimleri dolanıyor, böyleyken böyle Hoca'm, bir iki not yüksek yazabilir misiniz acaba?
Tarihçi “Hımm, sen misin benim dersimden kaçan” diyor kırık not veriyor.
- Hoca'm babam vefat etmişti, cenazemiz vardı.
- Ben anlamam.
Yapacak şey yok notları yolluyorlar, o kırık çürük diş gibi duruyor arada.