Talia Hamza

Talia Hamza

Tekamül Yanılgısı - Tekrarcılık

Tekamül Yanılgısı - Tekrarcılık

Her Şey Olması Gerektiği Gibi Değil New Age Terminolojisi: New Age akımı ve düşüncesi; doğu mistizimi,  Spiritualizm ve Transandantalizm gibi Amerika kökenli spiritüel akımlardır. Hümanist psikoloji, Hinduizm, Sufizm, The Human Potential Movement ( İnsan potansiyel hareketi) Zen Budizmi ve Hristiyan bilimi gibi şifa toplulukları teori ve pratik düzeyde, New age akımına yardımcı olmuştur.New age, özellikle şifa üstünde durur.  İnsanın içindeki potansiyel gücü açığa çıkarmak ve kişinin kendini bilmesinin yolunu açar. Psikolojik ve fiziksel problemlerin derinine inerek, asıl sorunu yaratan, nedeni bulup, dönüştürmesine fırsat verir. Amaç tamamen kişinin kendi kozmik kaynağını (güç) kullanarak, bilinç seviyesinde genişlemesi ve hiçbir dogmatik bilgiye takılı kalmadan ilerlemesidir.New age düşüncesi 19. yy dan yayılmaya başlayarak  20. ve 21. yy da varlığını hala korumaya devam etmektedir. Bu süreçte dünya insanı, kuantum mekaniği, içsel bilgelik ile kendini bilme, kendi enerji alanlarının farkında olma, zihinsel frekanslar arasında bağlantı kurma, empati, telepati, uzaduyum, olasılıkları okuyabilme, bilinç anlamında farkındalık  vb… şeyler ile tanışıp uygular oldu.  Bir taraftan çekim yasası ve evrensel bilgeliğe uyumlayıp düşüncelerini gerçekleştirme içerisine girdiler.“Evrene sipariş verme” prensibini uygulayanların çoğu, istedikleri şeylere de kavuşma konusunda başarılı oldular.  Tabii işin teknik kısmını bilenlerdi bunlar… Teknikten kastım ise, istedikleri gerçekliği yaratmak için imajinasyon ile zihinlerinde sonucu yaratıp akışa bırakmalarıydı.(deneyimlemek istedikleri frenkansa uyumlanmak)  Yani bir baskı oluşturmadan ve odaklanmadan isteği akışa bırakmak… Bu da seçmiş oldukları gerçekliği daha çabuk ve kolay bir şekilde kendilerine çekmeleri demekti. Nereden mi biliyorum? Ben de aynı gerçekliği uyguluyorum da ondan...

Not: Öyle her istediğiniz şeyleri çekme şansınız yok! Neden mi? Seçmiş olduğunuz gerçekliğin frekansına uyumlanmanız ve hazır olmanız gerekiyor. Bunu bir örnek ile açıklayayım.Diyelim ki bir seçim yaptınız. Bu seçim de daha iyi para kazanmak ve işinizde terfi etmek olsun. Belli bir zaman sonra olaylar, şartlar ve kişiler ile yollarınız kesinlikle kesişmeye başlıyor.  Ve önünüze biri çıkıyor ve tam sizin seçiminize uygun şeyler söylüyor. Tabi siz önce afallıyorsunuz ve “ Vay be! Daha önce istemiş olduğum şeyler önüme geldi.” Diyorsunuz. Şimdi o kişi bu işin başka bir şehirde olduğunu ve taşınmanız gerektiğini söylüyor. Çok iyi bir maaş ve terfinin de sizi beklediğini ifade ediyor. Siz önce çok seviniyorsunuz ama bir taraftan da üzülüyorsunuz. Çünkü işi kabul ederseniz yeni bir başlangıç yapıp evinizi, ailenizi ya da kimlerle yaşıyorsanız onları da alıp gitmeniz gerekiyor. Hadi diyelim yalnız yaşıyorsunuz. Fakat teklif iyi olmasına rağmen birden bilinmeyenden ve yeni bir olasılıktan korku ve endişe duyuyorsunuz. Eski düşünceniz “Tüh ya! Neden sanki oturduğum şehirde olmadı bu iş? Derken, yeni bakış açınız “ Hadi! Durma! Bu bir fırsat…” diyor. İşte burada seçmiş olduğunuz hayat(istekler) önünüze geldi. Fakat size uygun olan iş ise başka şehirde…

 

Kısaca bir şeyi isterken, o şeye uyumlanmanız  çok önemli. Elbette, yeniden seçim yapıp, bulunduğunuz şehirde iş ve iyi bir terfi isteyebilirisiniz.  Hazır olduğunuz şeyi istemeniz işinizi daha kolaylaştırır ve önünüze çıkarır. Bu yüzden “çekim yasası” insanların isteklerine her zaman yanıt verir. Fakat, kişinin isteği bilinç frekansına uygun değilse, istekler gerçekleşmez. Bu örnekte görüldüğü üzere, çoğu kişi yazdıklarımdan bihaber olarak; “Hadi! Ya! Böyle bir şey mi varmış?”“Bu işin en kolay yolu ve püf noktası nedir acaba?” Diye soracaklar.Hem teoriyi hem de uygulamayı yapanlar ise; Yazımı okuduktan sonra, sadece gülümseyecekler.Şimdi gelelim new age konusunun en olumsuz haline Ülkemizde, uzun yıllardan beri yeni çağ’cıların dilinde “ Her şey olması gerektiği gibi” bir cümle var.  Fakat gerçekten durum böyle mi? Gerçekten her şey olması gerektiği gibi mi? Hayır! Hiç sanmıyorum. Çoğu şey olması gerektiği gibi değil…İnsanların çoğu bu konudan dolayı duyarsız hale geldiler. Birinin gözü önünde kadın yada erkek darp edilirken , bazı kişiler; “ bu onun tekamülü kardeşim, yaşasın anlasın… “ Diye ifadeler kullanabiliyor.  Bilmedikleri ise; darp edilen kadın ya da erkeğin bilinçaltı kayıtları, atalarının hayalet inançlarını bu bedenler aracılığıyla dışa vuruyor. Dayak yiyen kadın ya da erkek değil, kendi sandığı ( ataların inançlarının tekrarı)inançları.Şimdi bu konuyu size açayım ve neden özellikle bu konunun üstünde durduğumu açıkça ifade edeyim.Her şey tekamül yanılgısıyla başladı…Literatürde Tekamül; Dilimize Arapça’dan yerleşmiş bir kelimedir. Arapça “kml” kökünden gelir ve ar takamul diye ifade edilir. Tekamül sözcük anlamıyla;  Gelişme, olgunlaşma ve kemale erme anlamına gelir. Sadece Maneviyatı ilgilendiren ruhsal gelişim anlamında kullanılır.Konuyu açtığımıza göre anlatmaya devam edeyim…Dünyaya gelen her bir kişi, bulunduğu coğrafyanın, ailenin, kültürün ve inanç kalıplarının etkisi altında kalarak, büyüyüp gelişir. Geliştiği toplum bilinçli ve ya modern değilse kişiyi geliştirme şansı da yoktur. Kişi sadece doğduğu ve büyüdüğü kültürün dışında, ailesinin atasından getirdiği tüm DNA kayıtlarını     da miras gibi kendi hücresel belleği olan DNA sında taşır.  Kısaca evrene ve tüm kainata ait bilgiler zaten hali hazırda her bir kişinin DNA sında mevcuttur. Birçok bilim adamı bu konuda hem fikirdir. Şimdi gelin tekamül yanılsamasının altındaki gerçeği görelim.Kişi doğduktan sonra hali hazırda atasal kayıtları DNA yoluyla zaten alıyor. Bir de aile ve yaşadığı kültürden aldığı alışkanlıkları da bu hesaba katalım. El de ne var? Tabi ki hali hazırda atalarının, ailesin ve kültürünün  kendisine kopyalayıp yapıştırdığı bir bilgi arşivi var. Kişi bu arşive göre tekamül edeceği yanılgısına düşüyor. Yani kendisine ait olmayan tüm bilgileri tekrarlayarak tekamül ettiği yanılsamasını yaşıyor.  Kısaca insanların çoğu “ TEKRARCILIĞI TEKAMÜL SANIYOR” tekamül olanı başa sarmak ve yaşamaktır. Bu gerçekle yüzleşmek elbette çoğu kişinin hoşuna gitmeyecek. Fakat durum bu! Şuan dünyaya baktığımız da, asırlardır değişmeyen ve dönüşmeyen tek şey “ateş elementinin yıkıcı gücü” Bu gücü yaratıcı olarak kullanan insan sayısı çok azdır. Bu güç yaratıcı olduğunda aşk, sanat, sevgi, adalet, anlayış, koşulsuz kabul ediş, dengeli bedensel ve evrensel cinsellik yaşanır. İnsan kendi ateş gücünü olumlu yöne çevirdiğinde ise,  savaş ve yıkıcı güç son bulur.savaşların nedeni,  asırlardır tekrar eden bu gücün dengeye ulaşmaması ve aynı döngüleri başa sarıp yaşanmasıdır. Kısaca insan, tekamül(tekrarcılık) yanılgısından çıkamadığı sürece aynı döngüyü yaşayacak ve yaşatacaktır.Peki tekamül yoksa insanın dünyada ki amacı ne olabilir?Acaba amacımız, DNA arşivinde olan tüm bilgileri adım adım açığa çıkartarak, olumlu potansiyel olasılıklarını kullanıp , en iyi dünya versiyonunu yaratma mı?Ve en önemlisi de İnsanımsı prototipin bir üst modeli olan “Evrensel dünyalı”yı yaratıyor olabilir miyiz? Ya da her ikisini yaratmak adına bu planette olabilir miyiz? Her şey mümkün…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Talia Hamza Arşivi