Cumhuriyet Hepimizin

Birkaç gündür gazetelerin manşetinde gördüğüm kadarıyla, cumhuriyetimizin 93. kuruluş yıl dönümü kutlamalarında büyük sıkıntıların olduğunu okumaktayım. Bu gelişmeleri üzüntüyle karşıladım. Bizler geçmişimize bir dönüp baktığımızda, nerden nereye geldiğimizle övünmemiz gerekirken, sanki cumhuriyetin varlığından rahatsızlık duyuluyor endişesi oluşmaya başlamaktadır.

Kaldı ki dünya milletlerinin takdir ettiği, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü örnek almak durumundayız. Büyük önderimizin işaret etmiş olduğu gibi mensur medeniyetin seviyesine ulaşmayı hedef almamız gerekiyor. Bu hedefin neresinde olduğumuzu tahlil etmek için, bugün içinde bulunduğumuz tabloyu gözden geçirmemiz yeterli olacaktır. Bu açıdan bakacak olduğumuzda, dünyada, çağdaşlığa ulaşmış olan ülkeleri yönetenlerin, ülkelerini hangi koşul ve şartlarda başarıyla yönettiklerini öğrenmemiz yeterli olacaktır. O zaman cumhuriyeti kuranları daha iyi anlamış oluruz. Mustafa Kemal Atatürk cumhuriyeti kurup gerekli olan devrimleri yapmasındaki maksadı,  vatandaşların vatandaşlık haklarına dayalı sosyal, kültürel ve ekonomik gelişmeler açısından, problemsiz bir yaşam hakkı sağlamaya çalışmıştır.  Tek bir amacı vardı, o da hedeflediği ve işaret ettiği batı uygarlığı çerçevesinde, toplumumuzu medeni milletler seviyesine ulaştırmaktı. Yapmış olduğu bütün devrimlerinin amacı buydu. Kendi yaşadığı dönemde yaptıklarının yanında, yapılması gerekenleri de süreci içinde yapılacağına inanmıştı. İmparatorluğun çöküş noktasında kalan toprakların Misk-ı Milli sınırları olarak bütün dünya ilan etmiş, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, bu sınırlar üzerinde taçlandırılmıştır. 

Devlette devamlılık esas olduğuna göre, devleti kim ve hangi düşünceye mensup siyasi partı yönetirse yönetsin, daima ileri düzeyde modernleşerek gelişme sağlamak görevidir. Mustafa Kemal Atatürk, yaşadığı dönem içinde ekonomiyi mevcut şartlar içinde çok iyi yöneterek büyük işler başarıldı. 17 milyon olan nüfusun, her türlü insanı ihtiyacını gidermeye çalışmıştı. Şimdi 79 milyonuz, ama yoksulumuz tokumuzdan daha fazladır.

Devlette devamlılık vardır dedim, peki bu yoksulları cumhuriyet sistemi mi yarattı? Şimdi cumhuriyetin altı oyuluyor, yeni Osmanlıcılık hevesiyle bir düzen kurulmasına çalışılıyor, aynı zamanda cumhuriyet gereksizmiş gibi inandırılmak isteniyor.

Kendi ayağımıza, kendi elimizle kurşun sıkmış oluyoruz.  

Bu şekilde düşünenlere sormak istiyorum, dedelerimizin kemiklerini sızlatmayın. Bu vatan kanla yoğruldu. Bu vatan milyonlarca şehitlerimizin kanıyla ıslandı. Türkiye Cumhuriyeti bu akıtılan kanların bedeli üzerine inşa edildi. Elimizi göğsümüze koyup vicdanımıza seslenelim, geçmiş tarihimizi gözden geçirdikten sonra, vicdani muhasebe yapıp kesin kararımızı ondan sonra verelim.

Orta yerde durup dururken, Ohal bahanesiyle güvenlik sağlamada yetersiz kalınır maksadı bahanesiyle, Cumhuriyet Bayramı etkinliklerinin kutlanmasına izin verilmediğini görmekteyim. Böyle önemli bir günde cumhuriyetin kuruluş yıl dönümünü kutlamak isteyen vatandaşları engellemek, hem haksızlık hem de hukuksuzluktur. Cumhuriyet bayrağı altında, özgür yaşamanın tadını çıkaranlara bunu çok görmenin ne anlamı nede gereği vardır.

Bu alınan yasak kararına karşı vatandaşlardan gelen tepkiler üzerine, hem Sayın Başbakan, hem de Sayın içişleri bakanı, bu alınan kararın Cumhuriyet Bayramı ile On Kasım anma gününü kapsamadığını söylediler. Bu açıklama bir derece de olsa, vatandaşların yüreğine su serpmiş gibi oldu.

Cumhuriyet bizim toplumsal çıkarımızdır. Bu çıkarımız ulusumuzun geleceğidir. Koyulan yasaklar hem İnsan haklarına ve onun ilkelerine, hem de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı haklarına aykırıdır. Ben doğduğum cumhuriyetin vatandaşıyım. Doğduğum cumhuriyetin bayrağı altında hür yaşayıp hür ölmek istiyorum.

Mürsel Adıgüzel

Eğitimci Yazar ve Şair